21 Ocak 2024 Pazar

ARAPÇA SEMBOLLERİN MANALARI

ARAPÇA SEMBOLLERİN MANALARI:

ا
ELİF: Data, İleti, Veri, Ham madde

ب
BE: Eş, Denk, Karşılık, Çift, ( Benzer, Terazi, Ayna, Simetri, Taraflar, Birbirini Bütün Olarak Tamamlayan.)

ت
AÇIK TE: Ayırma, Seçme, Ayrılık, Seçim, Tercih.

ة
YUVARLAK TE: Toplum, Paylaşım, Bölmek, Bölünmek.

ث
SE: Üretme, Üretim, Artma, Çoğalma, Fazla, Aşırı, Toplu.

ج
CİM: Konum, Konumlanmak, Konumlandırmak.

ح
HA: Kavram, Kavramak, Kuşatmak, Kuşatıcı, Sarmak.

خ
HI: Yaratmak, Meydana Getirmek, Yapmak.

د
DAL: Yön, Yönlendirmek, Yönelmek, Aktarım, Aktarmak.

ذ
ZEL: AN, Parça, Sınırlı, Kısım, Bölüm, (Kısmi, Noksan, Kusur, Hata.)

ر
RE: Taraf, Yol.

ز
ZE: Hakim, Hüküm, Hükmetme, Karar, Yasa, Kanun, Erişim engeli, Erişim yasağı.

س
SİN: Hareket, Titreşim, Frekans, Canlılık ,Yükleme, Yüklenme.

ش
ŞIN: Se ve Sin harfi birleşimi, Fazla Yükleme, Toplu Yükleme, Fazla Yüklenme, Fazla Hareket, Fazla - Titreşim, Frekans, Canlılık, Aşırı hareket, Toplu hareket vb, DUYGU DURUMLARI ( Öfke korku aşk vb... )...

ص
SAD: Zikir, Bağ, Bağ kurmak, Bağlamak, Bağlanmak, (Birlik, Güç, Birleştirmek.)

ض
DAD: Karşı Güç, Baskı kurmak.

ط
TI: İndirmek, Basit, Alçak, Kolay.

ظ
ZI: Sabit, Sert, Katı, Meta, Madde, Fiziki, (Karanlık.)

ع ء
HEMZE ve AYN: Başlangıç, Nokta, Odak, Orijin, Merkez, (ARŞ, Zerre.)

غ
ĞAYN: Bilmeyen, Hissetmeyen, Bilinmeyen, Hissedilmeyen, Bilinmezlik

ف
FE: Düşünmek, Gizli, Gizlemek, Örtmek, Kaplamak, Sessiz.

ق
KAF: NUR, RUH, Bilinç, İdrak etmek, Aydınlık.

ك
KEF: Süreklilik, Bütün, Bütünlük, Her … Zerreden Bütüne Her şey ve bölüm, taksim, kısım, pay, paylaşım; İç içe, üst üste yapıların, varlıkların bölümleri veya tamamı. (Kuark lar bir bütün onların oluşturduğu Nötron Proton Elektronlar ayrı ayrı bütünlükler, hücre bir bütün, oluşturdukları organlar bir bütün, oluşturdukları insan bir bütün gibi ve bunların sürekliliği)

ل
LAM: Biçim, Şekil, Kod, Suret.

م
MİM: Nefs, Sahip, Sahiplik, Kazanım, Benlik.

ن
NUN: Açığa çıkarmak, Açık, Açıklamak, Açılmak, Olmak, Oluşmak.

و
VAV: Belirlemek, Beliren, Belirgin.

ه
HE: Göstermek, Görünmek, O, İşaret etmek.

لا
LAMELİF: Yok, Yokluk.

ي
YE: Var, Varlık.

YA'SİN VE İNSAN

YA'SİN VE İNSAN;

YA’SİN; VAR OLUŞSAL FİİL

İNSAN; “Olacakları hareketi ya da hareketleri ile olduran” meşrep dili ile söyleyecek olursak “olacakları fiili ya da fiilleriyle olduran”


“İNSAN” kavramına Esma gözüyle bakarak ilerleyelim; Allah Tek fiilde yani “KÜN” emri ile Külli Şey’in mertebesinde bir fiiller mekanizmasını devreye sokmuştur.


Burada ilk Halk edilen aslında “İNSANDIR” ki KUR’AN mekanizmasının da başlayarak devreye girmesi ile İNSAN HALK edilmiştir.

KUR’AN; “RUH-NUR (Enerji-VAHY) YOLUYLA OLDURULANLAR” anlamındadır yani KUR’AN’ın da her ne kadar Zahiri bir anlamı olsa da Batıni bir anlamı da tabi ki vardır.

İşte bu “OLDURULAN ALEMLER” içerisinde “ADEM” en son silsilede yer almaktayken Adem’e İnsan denilen bu kavramsal potansiyelin yüklendiğini görüyoruz.


Melaiketihi kapsamındaki Secde aslında bu potansiyele Amir nezdinde gerçekleşmekte ki Adem’i oluşturan bütünsel mekanizma “MERKEZİ” bir yönetimle girdi çıktı ilişkisi yaşayarak bir bütünün harmonisini oluştursun.

İşte burada Adem yaratılış silsilesinin en altında bulunmasına rağmen İnsan potansiyeli boyutunda Kün emri ya da Kur’an’i Alemler mekanizmasının ilk muhattabı konumuyla bütün ara alem varlıklarıyla beraber merkezi bir girdi çıktı yönetimiyle bir bütünü oluşturarak kainatın minyatür bir modeli yani çekirdeği haline gelebilsin.

İşte bu yüzden kavramlar varlıklara yüklenir fakat bu kavramlar varlıklarda sınırlı yönleri ile anlaşılabilir hale gelir ve bu yüzden kavramlara sınırsız bakış yakalandığında iki uçlu bakış kaçınca yani sınırlı ve sınırsız bakış, sınırlı olanlara sınırsızlık atfedilerek anlamından dışa kaydırılabilir. Bu yüzden bu tür kavramlara sınırlı ve sınırsız daha doğrusu teşbih ve muhkem farklarıyla bakabilmek çok önemli!

Külli Şeyin mertebesindeki “HAMD ALANI” yani “BİLDİRİ ALANI” olan “MUHAMMED’İ MAKAM” olmadan biz bildiri ya da fiil işleyemeyiz bizim İlahlığımız ve İnsan kavramımız orayla ilişkili ama İlahlığı üst boyuta taşımak gerekirse Allah’ın bildiricisi yani İlahı yoktur olamaz da ama bizim Bildiricimiz yani İlahımız mevcut bu minvalde bizden İlahlık potansiyeli yani bildiricilik işler fakat Gerçek veya Bağımsız manada İlahlığımız yoktur! “LA İLÂHE İLLA ALLAH”


İnsanlığın başladığı ya da Bildirilen olma yani Abd ya da Kulluk boyutu ile bildiriyi alır, İnsanlık sıfatı ile fiillerimizi en üst boyuttan işleriz ve bu bütün alt boyutları en üst ya da birinci mertebeden etkiler. İşte bu da olacakları fiilleriyle oldurma noktasında bize yani insanlara verilmiş olan bir durumdur ki bütün Alemlere bu bakımdan yön veren bizim işlemiş olduğumuz özgür fiillerimizdir! Bu yüzden işlediğimiz en ufak bir fiil bile bütün Alemleri birinci mertebede etkilemektedir!


Bir başka yönden bakacak olursak ta Allah esmasının özel isim olduğunu söylerler ya da anlamı yoktur derler! Fakat bu hayatta anlamsız hiçbir şey yoktur.


ALLAH ESMASI; “Verilere (Ham maddeye) ard arda biçim vererek görünür kılan ( İşaret edilir hale getiren)” anlamındadır.

Bu İsimde aynı İnsan ismi gibi kavranılabilir fakat ne dedik? Teşbih ile Muhkem farkı sınırlı olanın sınırsız olana atfedildiğinde ortaya çıkar keza taşımakla sahip olmak arasındaki fark gibi!


İşte ALLAH ESMASINDA ortadaki çift LAM harfi ard arda biçim vermeyi yani yine hareket ya da frekans olayının meşrep dilinde Fiil İşlemenin tetikçisi ve “SİN” harfinin anlamıdır. Zaten SİN harfi çitf LAM harfinin harmonisidir.

İŞTE İNSAN DA; YA SİN’İN YANİ VAROLUŞSAL FİİLİN MERKEZİNDEDİR.

NİMET VE RIZIK

NİMET VE RIZIK; 

NİMET: Saf enerji boyutundan edinilen geri dönüşümsüz varlıklardır.

RIZIK: Geri dönüşümsel enerjilerden edinilen varlıklardır.
Başlangıçsızlıktan bize doğru sürekli bir enerji akışı gerçekleşmektedir en üst boyutta ilk Ruhlar alemini yapılandıran bu enerji akışı alt alemlerdeki diğer bütün parçacıkların enerji edinimlerini sağlamaktadır yani Ruhumuz da bir üst boyut olan HAMD alanından beslenmektedir. Böylelikle Ruh parçacıkları etrafında yine gelen enerjisel katmanlar misali dışa yayılan ve tüketilen enerjilerden açığa çıkan katmanları oluşur bu şu anki her bir parçacık için de geçerlidir. Kur'an da buna "Tisate Aşr" yani 19 sistemi denmektedir bu sistemdeki ''Levvahatun LilBeşer'' işte bu enerji katmanlarının yani Levhalarının o merkez üzerinden karşılıklı olarak üretilen frekanslarla yol aldığı sistemin adıdır. İşte bu sisteme bağlı her tür edinilen varlıklar NİMET olarak değerlendirilebilir.
Alt alemlerde tabi ki en üst Alemdeki gibi sonsuz bir akış değil döngüsel bir yapılanma mevcuttur. Bu döngüsel yapılar arasında da belli Hükümlere bağlı enerjisel değişim ve dönüşüm kriterleri mevcuttur. İşte en küçük Parçacıkların birleşerek oluşturduğu bu alemlerde de bir değişim ve dönüşüme bağlı enerjisel aktarımlar tabi ki Hükümlerle yani belli kanunlarla bir birini beslemektedir. İşte bütünleşerek bir varlık halini almış olan bu yapılar bu sistemin içerisindeki diğer yapılardan beslenmek zorundadır ki sistem onu da dönüşüme sokarak varlığını hemen sonlandırmasın işte bu mekanizmada oluşturulan geri dönüşüme Rezzak mekanizması geri dönüşümsel enerji varlıklara da Rızık denmektedir.
İşte bu Alemler arası varlıklar yaratılış safhalarına göre üstünde bulunan bütün alemlerden belli Hükümler altında beslenebilme kabiliyetine de sahiptir.



MÜSEMMA

MÜSEMMA;

Bir bardak düşünün ki içinden hiç bir şey içilmemiş olsun bardağın amacı bellidir fakat henüz içinden su dahil içilmemiştir bu bardak su içildiğinde mi bardak olur yoksa zaten su içilebilme potansiyeli bu bardakta vardır da müsemması su içildiğinde mi ortaya çıkar.
Bir erkek düşünün ki babalık potansiyeli mevcut ama henüz çocuğu olmamış olsun bu kişiye baba diyecek kişi yoktur fakat bu kişi babalık potansiyelini taşır ne zaman ki çocuğu oldu bu potansiyelin müsemması yaşanır.
Örnekler çoğaltılabilir. Ha keza bir erkekte babalık potansiyeli mevcut olsa da annelik potansiyeline sahip değildir yani ne yaparsa yapsın bir kadının özelliklerine sahip olamadan yani onun potansiyellerini taşımadan anne olması ve bu müsemmayı vücuda getirmesi imkansızdır.
İşte görüldüğü üzere her ismin bir potansiyeli vardır ve bu potansiyelin gereği gerçekleştiğinde müsemması yaşanır.
Eğer o isme yada potansiyele zaten sahip değilseniz o isme ait sonradan bir müsemmayı ortaya çıkaramazsınız.
Buradan şu anlaşılır ki Esmalar zaten “VAR” da bulunan potansiyellerdir ancak işleme geçtiklerinde müsemmalarının yaşanması bu potansiyellerin önceden olmadığı anlamına gelmez. Yani Külleha Esmae potansiyeline sahip olan insan da bulunan bu potansiyeller mevcuttur ama müsemması yaşanmamış olabilir. Keza Mutlakta da hal böyledir.

AHAD, VAHDET, KESRET

AHAD, VAHDET, KESRET;

Ahad’lik Kuşatıcılık ya da Kapsayıcılık üzere Bütünlük ama Sınırsız Bütünlüktür bu bakımdan Tamdır yani tamamlanmaya ya da gelişmeye ihtiyaç duymaz ama bizler sınırlı varlıklar olarak gelişmeye ya da tekamüle muhtacız işte bu ayırımı yapmazsak Allah gelişmeye muhtaç gibi gösteririz bu ise Ahad’lik potansiyeline uymaz. Biz her ne kadar parçadan bütüne ilerlesek te asıl olan bütünde parçalar yoktur, bu olursa yine Tekliğe aykırı durum söz konusu olur fakat bu bütünlük yani kusursuz homojen tekillik Kün potansiyelinde bir etki ile Nurunu kesrete yani parçacıklara dönüştürerek sonsuz bir akış ile bir yaratım gerçekleştirmiştir yani kesret ya da parçasallık sonradan olan yada yaratılan bir olgudur. Dediğim gibi parçadan bütüne ilerledik ama asıl olanın parçasız bir bütünlük olduğunu anlamamız parçaların ise yaratık olduğunu anlamamız ama yine O'nun nurundan yani O'ndan olduğumuzu anlamakla bu bütünlüğü ve ayrıştırmayı iyi bir çizgi de gerçekleştirmemiz gerek.

NEDEN HER ŞEY SOMUT

 Bismillahirrahmanirrahim…

NEDEN HER ŞEY SOMUT;

Rahman, Rahim sırasıyla Yaratım, Yaşatım odaklı ayrılmaz bir bütündür.
Şöyle ki vücutsuz fiil olmaz vücut var hayat yoksa fiil yine olmaz vücut ve hayat varsa fiil de var üçü bir arada yani.
Bu yüzden Rahman Zat yani Vücutla Rahim Sıfat yani Hayatla ilişkilidir en basitinden.
Bu bedenimiz yani hayvani bedenimiz bizim Fenai Zatımız yani geçici Vücudumuz kendini bilme yolculuğu ise bir ben var benden içerideki o asıl zata kalıcı zata yani Bekai Zata olan yolculuktur.
Bu yolculukta kişi hem kendini hem Allah'ı arar, kendini bulduğunda Allah'ı da bulur bir bakıma yani işte o asıl zatıyla irtibatlanması hali ruhsal uyumlanma alanına geçişle olur burada sıfat gibi duran orada zat oluverir asıl vücut o oluverir ve ona hayat vereni de görür alt alemlerdeki bedeninin ise oradan geldiğini anlar ve geçici bedeni ile işlediği bütün fiilleri bu Amir yani Asıl zatı ile ilişkili olduğunu artık bilir. Bu zat bu bedende soyut dursa da aslında somuttur ve keza yine somut bir enerji akışı onu sürekli yapılandırmaktadır.
Kendisinin fiil işleme olayının vücut ve hayatla ya da zati ve subuti sıfatlarla ilişkili olduğunu anladığında İNSAN, Yaratım fiilinin işlenebilmesi için yine en basitinden bir vücut ve hayat sahibi ile gerçekleştiğini artık BİLİR soyut olan somutlaşır. Şehadet gerçekleşir.

HER AN YEPYENİYİZ

HER AN YEPYENİYİZ;

Vücudumuzu oluşturan en küçük Yapı parçacıkları en üst saf nur (enerji) ile yenilenmektedir bir önceki enerji kütlesi yeni gelen enerji kütlesiyle beraber bir üst katmana geçmekte Evrenin sabit kütle çekim kuvvetinden fazla olanlar yayılım yapmakta her kademede genişleyen bir yapıya sahip her bir parçacık.
Yani Allah Halk ederken hiçbir zaman bir önceki enerjiyi kullanmıyor onlar beka alemine doğru yol alarak önceki anların kayıt sistemini oluşturuyor.

Böylelikle Tisate Aşr yani 19 üzere denilen çekirdek ve katmanlarından oluşan ve her an genişleyen bir
Levvahatun Lilbeşer yapısı hafıza sistemi beka aleminde tutuluyor. İşte bu parçacıklardan bir parçacık AMİR, Sen onda ve katmanlarında kayıtlısın…

Genişleyen bir veri tomarısın…

MUSA'NIN UNUTTUĞU BALIK

MUSA'NIN UNUTTUĞU BALIK

Her insan kendi aydınlığına yönelmeli kendisini kendinde aramalı Musa’nın unuttuğu Balık ( kavramlar) onun aydınlığını etkiledi nitekim aradığı kişi bendekiyle ilerleyemezsin dedi ama o ısrar etti…

Sonra yollar ayrılmak zorunda kaldı sonuç itibariyle.
Ben bir başkasının kavradıklarıyla nasıl yol alabilirim diye düşünmeli insan.
Bu yüzden insan çevresinden faydalansa da kendi ışığıyla ve kavradıklarıyla ilerlemeli kimse bir başkasıyla ya da başkalarının kavradıklarıyla kendisini, ışığını bulamaz, bir yerden sonra yollar ayrılmak zorundadır. her insan kendine ait olana ulaşmak zorunda neticesinde ve kendine ait olanı ortaya koymalı sonra kendisi gibilere onların kendisindeki ışığı hatırlatmalı.

O yüzden bazı yol göstericilerin görevi sadece bir hatırlatmadır…

ZİKREDİLDİĞİMİZ NOKTA

ZİKREDİLDİĞİMİZ NOKTA

ELİNSAN; Olacakları Frekanslarla (hareketleriyle) Olduran…

İnsan iki denizin arasında, ben diyeyim NOKTADIR, siz deyin PERDEDİR…
Kaybettik biz insanlığımızı arıyoruz…
İki denizin arasında kavramları (balığı) unutursa kaybolur insan. Kavramların içine düşerse (balık onu yutarsa) karanlıklarda kalır, Kavramları o kavrarsa Aydınlığa çıkar.
O yüzden Yunus as. Kavramların içine düştü, Musa as. Kavramları unuttu, Yunus as. Kavramları Kavradı çıktı, Musa as’a Kavramlar Hatırlatıldı.
Yunus’u araman bende ışk ile
Hal Pazarında bulduğum meşk ile
Tercih ettiğim zar ile
Balık olur o ışkı yutarım
Aklet
Kendini arama kimsenin içinde
Balığı unuttuğun o yerde
O ışk bende değil sen de
Unutmuşuz insanlığımızı…
Her insanın Aydınlığı kendindedir KÜN (İlk kütle çekim kuvveti) potansiyeli kadar. Tasavvuftaki IŞK o KÜN emrinin oluşturduğu Kesret nurudur (Parçacıksal Nurdur). O kesretin kaynağı tasavvufta Muhammedi Nur olarak bilimde Temel kuvvetler Alanı başka bir değişle keşfedilmemiş ama varlığı bilinen karanlık enerji yapısıdır.
Latif ya da saf enerji boyutundan yoğunlaşarak kesif ya da yoğun ya da parçacıksal boyuta geçişin ilk durağı olan o NOKTADIR IŞK
ZİKREDİLDİĞİMİZ NOKTA…

ERMİŞ (ŞİİR)


Başlangıçsızlığın Tertemiz Evvelinde başlayan hayatımıza Ahir ile Yaptıklarımızın Zahir ile ortaya çıkması ve Batında kaydedilip İşlem görmek üzere Bekaya taşınması bize kendimize ait bir Evvel oluşturmamızı sağlıyor. Eh ölüm bir son değil başlangıçtır dedik yaşadıklarımız ve yaşattıklarımız daha sonra yaşayacaklarımızın bize ait Evvelini teşkil edecek.

Kendi elimizle yaptıklarımızın ve hatta yapmadıklarımızın bir karşılığı yok mu?
Ermiş mi? Ermek mi? Tekamül ölümle biter mi?

ERMİŞ

İçleri kof görüntüleri ermiş
Belliki biri bunları germiş
Hakikatleri önlerine sermiş
Onlara göre bu şermiş
Makamlarının karşılığı sarfettikleri termiş
Bu makam onlara bu Hakkı vermiş
Söylenenleri her biri yermiş
Bunlar anca muradına olur ermiş
Şeytan nasıl da egolarını dürtmüş
Sözde Allah adına fetvalarını döktürtmüş
Kendi günahlarını gariblere püskürtmüş
Hakikati söyleyen Hakkı mecburen örtmüş
Oturduğumuz yerde erdikte erdik
Sıra Kıyama gelince yattık geberdik
Laf salatasıyla dünyayı fethettik
Vücut bulan bir hizmet mi ettik
Hep izledik durduk
Hesabı başkalarına sorduk
Dönüp kendimize bakmadan
Biz ayakta kalırız sandık
Hep kurtarıcı aradık
Beklerken kıç büyütmeye yaradık
Peynir gemisi yürütmeye çalışırken
Anca yerimizde saydık
Sözde makam kemal peşinde
Çoğu mal mülk iktidar peşinde
Eh erin gari ermişler
Nice canlar zulümde
Bekleme Kıyamet
Bekleme KIYAM ET…

MUHYİ VE MUMİT ESMALARI

MUHYİ VE MUMİT ESMALARI

Muhyi ve Mumit esmaları; Hayat veren ve Öldüren anlamlarını içerirken aslında sadece bu anlamları içermemektedir
Muhyi; Bütünlük kazandıran
Mumit; Ayrıştıran
Anlamlarındadır işte ruhumuz ve gelişmekle beraber bedensel bütünlüğümüzle bir hayat yaşamaktayız tabi ki bu bütünlük bir gün son bulacak ve bir ayrıştırmaya tabi tutulacağız bu da ölüm.
Ama bu Esmalar anladığınız üzere sadece bu mecrada işe yaramaz mesela Ağaç bir bütünsel anlamdır fakat Elma ağacı ve Nar ağacı olarak ayrışmaktadır vs…
İşte biz de aynı zaman da Ruhani yolculuğumuzda bir bütüne ilerleriz bu yola aynı zamanda zikir de denir aslında zikir yapısal bütünlükle İrtibatlanmadır fakat bu bütünlüğü kavradıktan sonra ayrıştırma olmak zorundadır yoksa kul kulluğunu bilmez olur.
Mesela
“Sınırsız olan sınırlı olanlar olmadan da sınırsız. Sınırsız olan sınırlı olanlara sahip ama sınırlı olmaya sahip değil.”
Ya da
“Kusursuz olan kusurlu olanlar olmadan da kusursuz. Kusursuz olan kusurlu olanlara sahip ama kusurlu olmaya sahip değil.”
Şimdi hemen hemen aynı olan iki tanımın ikincisini ben işleyeyim siz birincisini de aynı algılayınız.
İkinci tanımda öncelikle Kusursuz olana bir tanım koyduk daha sonra Muhyi Esması ile Kusursuz olanın kusurlu olanlara sahip olması ile Bütünledik burada bırakırsak Kusurlu ve kusursuz paradoksu oluşur o yüzden Mumit esması bu paradoksu kaldıracak yani Kusurlu olanlara sahip olmanın Kusurlu olmak anlamına gelmediğini bu Ayrıştırma ortaya çıkaracak…
Kulluk bilincine ulaşma duasıyla…

SARP YOKUŞ (ŞİİR)

SARP YOKUŞ

Her şeyin merkezine kendin koymak

Bakışına ben den bakmak

Sen demeyi unutmak seninkisi

Dile kolay İlah olmak

 

Bildirinin bildirileni olmak

Asıl İlahı buradan tanımak

Tanımak ama tanımlamamak

Sarp yokuştur bizimkisi

 

Yolun yarısında geri dönmek

İlahlığı kendin bilmek

Sınırsızı sınırda boğmak

Dile kolay İlah olmak

 

Zamandan zamanın ötesine bakmak

Mekandan mekanın ötesine bakmak

Nur ala Nurdan nasıl geldiğini anlamak

Sarp yokuştur bizimkisi

 

Onun varında var olduğunu bilmekle

Sanır mısın O oldun

O’ndayken senin bilincin nerede

Dile kolay İlah olmak

 

Haktan geldiğini bilesin

Halkıyetle ben bilincindesin

Kulluktan öte yol yok

Sarp yokuştur bizimkisi

 

Bu kulluk zoruna gitmesin

Ben Oyum demeyesin

Hakk tanıtırsa kendini

Artık Sen diyebilmelisin

 

Sarp yokuştur bizimkisi

Dile kolay sizinkisi

MURAT (ŞİİR)

MURAT

Sözden söze

Kelimelerdeki öze

Öğretti Harflerin ilmini Allah

Kur’an Elinden

Harflerin çıkışı

Aldığın nefestendir

Öğretti harfsiz bir fiili Allah

İnsan elinden

O işledi ilk fiili

Toprak içine insan içine

Yansıdı harfler kainat içine

Bir araya gelip Ayet oldular

Dil kemiksizdir derler Allah diyebilse de

Söz söyler Hak vücut bulur

Söz söyler Batıl vücut bulur

Gönülden Allah diyebildin mi hiç

Batıl Hakkın ortaya çıkmasıyla son bulur

Kemiksiz insan misali yere yığılır kalır

Hak fiildir o çünkü sözden öte

Zatın o fiille aşikar olur

Yunus dedi dilsize gerek kulaksız olmalı

Gerek insan sözünden değil Amelinden Yansımalı

Söze bakan Hak’la Batılı karıştırır

Ancak diliyle makam yarıştırır

Eh zatın durumunu anlatan nedir

Bakmak gerek

“Sen onları konuşmalarından tanırsın”dan

Murat nedir

ÇELİŞKİ (ŞİİR)

ÇELİŞKİ

Kur’an da dahi çelişki aradım

Aradım aradım bulamadım

Buldum insan içinde

İnsan Ayaklı Kur’an’dır

Dedim nasıl olur İnsan içinde

Anladım ki çelişki

Ya Musa’dan Ya Firavun’dan

Yol ayrımlarında

Dönüşüp durmalarından

Okumaya başladım insanı

Çelişkisiz biçimde

Kur’an da Okuduğumu

Buldum İnsan içinde

Cümle Alem içinde

AKLET (ŞİİR)

AKLET

Hal’e geldim efendilik aldım

Pazara çıktım efendilik satarım

Satarken efendimi sayıklarım

Pirincin taşlarını ayıklarım

Varsa koşulsuz biat edecek

Tezgah etrafında toplarım

Kendi aklı ile gelene

Yoktur satacak malım

Buyurganlar Hükmedenler

Çığırtkanlık yapanlarla

Bir gün dost bir gün düşman

Efendilik ortak payda

Bu işe ben de şaşarım

Hak derim eksik olmaz dilimden

Yalakalar düşmez peşimden

Cazibeli kalabalıklardan aldığım gücümden

Değil sessizlere

Kendime tercüman olamadım

Anca çene çalarım

Yunus’u araman bende ışk ile

Hal Pazarında bulduğum meşk ile

Tercih ettiğim zar ile

Balık olur o ışkı yutarım

Aklet

Kendini arama kimsenin içinde

Balığı unuttuğun o yerde

O ışk bende değil sen de

KURT (ŞİİR)

KURT

Kurt kuş gördüler bizi

Kuşun ağzındaki kurt mu

Kurtun ağzındaki kuş mu

Kolay lokma gördüler bizi

Nasıl bir sırla sırlandıysak

İnsan görmediler bizi

Sınanır İnsan Kamil olsa da

Ana baba eş çocuk dostla da

Tercih sapakları bitmiş değil

Kamil olan cenneti garanti etmiş değil

Hangi kralın tacı tepesinden inmemiş değil

Süleyman olsan cesed koyarlar tahtına

IŞIK HIZINDAN ÖTE IŞIN HIZI


IŞIK HIZINDAN ÖTE IŞIN HIZI

Çöküş Kuvveti yani ilk F1 kuvveti etkisi ile oluşan çok yoğun ya da açık parçacığa bilimdeki gravisyon parçacığı olarak bakabiliriz.
Başlangıç ve bitişli bu F1 kuvvetinin oluşturduğu ikincil az yoğun parçacıkta keza bu parçacığın anti parçacığı konumuna gelir fakat bu ikisi tek başlarına bir bütün oluşturamaz.
Bir sonraki açık tayf sıkıştığında ilk açık parçacığa kütle çekim uygulayıp hareket kazandırırken F1 kuvveti miktarınca yeni bir gravisyon parçacığı daha meydana gelir ve ilk parçacık bir açık ışımalık değer kazanır. Ama yine bütünsel bir hareket oluşmamıştır.
Bir sonraki kapalı tayf çökerken ilk anti gravisyon parçacığı dediğimiz parçacığa kütle çekim uygulayıp hareket kazandırırken yine F1 kuvveti kadar bir anti gravisyon parçacığı oluşarak ilk anti gravisyon parçacığı bir kapalı ışıma yapar ve bunlar tek bir parçacıkmış gibi bir harmoniye ulaşır her tayf indiğinde böylelikle bu parçacıkların etrafında dalgasal dışa vurum atmosferleri oluşmaya başlar ve aynı zamanda bu harmoni bu parçacıkların hareketlerinden dolayı bu parçacığın etrafında 14 kutupsal alan oluşturur. Bu 2 açık 2 kapalı yani 2 gravisyon 2 antigravisyon parçacığının harmonisi higgs parçacığı denen o bütünsel parçacığı oluştururlar.
Her seferinde inen tayfla parçacıkların açık ve kapalı kütleleri korunurken aynı zamanda enerjisel potansiyel alanlar ya da katmanlar kazanırlar işte bu su boyutu dalgasal tayflar ilk açık kapalı salınımda bir dalga boyu gibi gözükse de 2 açık 2 kapalı yani dördüncü evre de net bir salınım dalgası oluşmuş olur. İşte bu 4 grupta oluşan dalgasal atmosfer ya da higgs parçacığının enerji alanı, dalgasal formda yani görüntü boyutunda IŞIK POTANSİYELİNİ ya da IŞIK HIZINI OLUŞTURUR DİYEBİLİRİZ.
Her bir çöküş ya da kütle çekim etki transferi yani gravisyon parçacığı oluşumu esnasında da çıktı ve girdi yönünde 14 kutupta Plazmatik, Şimşek ya da Sicimsel bir etki akımı oluşur her bir kütle çekim tayfıyla beraber.
Şu anki tahminime göre eğer çıktı ve girdi akımı hem açık hem kapalı kütle çekimle yaşanıyorsa bu etkileşim hızına da IŞIN HIZI dersek IŞIN HIZI bir dalga boylu IŞIK HIZININ tam Dört katı… Eğer Açık tayf kütle çekimde çıktı, kapalı tayf kütle çekimde girdi yaşanıyor dersek o zamanda IŞIN HIZI, IŞIK HIZININ TAM İKİ KATI hızda hareket edebiliyor diyebiliriz… Tabiki bu konumsal değil beslenme potansiyeli hızı bakımındandır… Çünkü ışık hızı her ne kadar sabittir deselerde bu Karanlık enerji çöküş tayflarında geçerlidir parçacıkların ışımaları ya da enerji alanları her kütle çekimde beslenseler de kaynaktan uzaklaştıkça ilk çıkış tayfı daralma göstermektedir bunlar da ancak ileri ki formülsel sonuçlarla irdelenebilecek etkilerdir…

Selam, Saygı ve Sevgilerimle 

HALAK; YARATIM ENERJİSİ (ETKİN ENERJİ)

HALAK; YARATIM ENERJİSİ (ETKİN ENERJİ)

Halak; Yaratıcı Biçimdeki Nur ya da Enerji demek.
Kün emri yani İlk kütle çekim potansiyeli, Sınırsız Potansiyel Nuru ya da Enerjiyi harekete geçirir ve dört gurupta yapılar meydana gelir buna bilim Temel Kuvvetler der Elektromanyetik Alan Güçlü etkileşim Zayıf etkileşim ve Kütle çekim işte Halak bu YARATIM ENERJİLERİNİ kapsayan Kavram ya da Esmadır.
Bu alan her zaman dediğimiz gibi ilk kütle çekimin başlama ve bitişli olması hasebiyle dualitiktir fakat bu dualite içinde ŞER yani OLUMSUZLUK yoktur.
Yapısal bütünlüğümüzü sağlayan bu etkiler aynı zamanda Bize bildirileri de sunmaktadır ancak bu bildirilere göre biz bildirim yapabilmekteyiz fakat bu bildirilere dualitik yapımızdan dolayı Olumlu ya da olumsuz tepkiler verebilmekteyiz.
İşte sadece HAYR potansiyeli olan bu bildiriler bize geldikten sonra yönelişimize yani onu OLUMLU ya da OLUMSUZ karşılayıp aktarmamızla Hayr ya da Şer potansiyeli bizden açığa çıkmakta ya da yaratılmaktadır.
İşte bu yüzden başımıza bir HAYR geldiğinde ALLAH’TAN fakat ŞER geldiğinde KENDİMİZDEN biliriz.